Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi, müştekinin kollukta verdiği ilk beyanında sanığın kendisine yönelik tehdit sözü söylerken elinde silah olmadığını belirtmesi, tanığında beyanında silahla tehdit eylemini doğrulamaması karşısında; eylemin ne suretle sübut bulduğu yeterince açıklanmadan ceza verilmesi hukuka aykırıdır.

Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi, müştekinin kollukta verdiği ilk beyanında sanığın kendisine yönelik tehdit sözü söylerken elinde silah olmadığını belirtmesi, tanığında beyanında silahla tehdit eylemini doğrulamaması karşısında; eylemin ne suretle sübut bulduğu yeterince açıklanmadan ceza verilmesi hukuka aykırıdır.

Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi, müştekinin kollukta verdiği ilk beyanında sanığın kendisine yönelik tehdit sözü söylerken elinde silah olmadığını belirtmesi, tanığında beyanında silahla tehdit eylemini doğrulamaması karşısında; eylemin ne suretle sübut bulduğu yeterince açıklanmadan ceza verilmesi hukuka aykırıdır.

 

  1. Ceza Dairesi         2019/4425 E.  ,  2021/28355 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi    
SUÇLAR : Tehdit, 6136 sayılı Kanuna aykırılık  
HÜKÜMLER : Mahkumiyet   

KARAR

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:  
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;  
1-Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyizinde;       
Sanığa yükletilen 6136 sayılı Kanuna aykırılık eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,   
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,      
Anlaşıldığından sanık ...'ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2-Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyizine gelince;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.    
Ancak;
Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi, müştekinin kollukta verdiği ilk beyanında sanığın kendisine yönelik tehdit sözü söylerken elinde silah olmadığını belirtmesi, tanık ...'ın da silahla tehdit eylemini doğrulamaması karşısında; eylemin ne suretle sübut bulduğu yeterince açıklanmadan ve sübutu halinde TCK'nın 106/1-1. maddesine uyup uymadığı tartışılmadan eksik gerekçe ile hüküm kurulması,  
Kanuna aykırı, sanık ...'ın temyiz nedenleri yerinde görülmekle, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayıp sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 01/12/2021 tarihinde ilamın 1 nolu bendi açısından oy birliğiyle 2 nolu bendi açısından oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Sanık ... hakkında müşteki ...’ya yönelik 03/06/2014 tarihinde işlediği iddia olunan tehdit ve ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma suçlarından Gaziantep 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/07/2015 tarihli ve 2014/480 E. 2015/439 K. sayılı Kararıyla;
Ruhsatsız silah taşıma suçundan 6136 sayılı Kanunun 13/1, Türk Ceza Kanununun 52 ve 58 maddeleri gereğince 1 yıl hapis ve 600,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına,
Tehdit suçundan Türk Ceza Kanununun 106/2-(a), 58 maddeleri gereğince 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına, karar verilmiştir.
Karara karşı sanık tarafından süresi içinde temyiz isteminde bulunulmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/06/2019 tarihli tebliğnamesinde sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin onanması talebinde bulunulmuştur.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 01/12/2021 tarihli ve 2019/4425E., 2021/28355 sayılı Kararıyla;
6136 sayılı Kanununa muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet kararının oybirliği ile onanmasına,   
Tehdit suçundan verilen mahkûmiyet kararının ise “Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmemesi, müştekinin kollukta verdiği ilk beyanında sanığın kendisine yönelik tehdit sözü söylerken elinde silah olmadığını belirtmesi, tanık ...’ın da silâhla tehdit eylemini doğrulamaması karşısında; eylemin ne surette sübut bulduğunun açıklanmadan ve sübutu halinde TCK’nın 106/1-1 maddesine uyup uymadığı tartışılmadan eksik gerekçe ile hüküm kurulması” düşüncesiyle oy çokluğu ile bozulmasına, karar verilmiştir. 
(2) nolu Karar yönünden sayın çoğunluğun eylemin Türk Ceza Kanunun 106/1-1. maddesi kapsamında kaldığı yönündeki bozma kararına; mahkemenin kabulü çerçevesinde aynı Kanunun 106/2-(a) maddesi silahla tehdit suçunu oluşturduğu düşüncesiyle iştirak edilememiştir.   
Konunun anlaşılması bakımından “tehdit” suçu ile ilgili kısa bir açıklamaya ihtiyaç bulunmaktadır.  
Bilindiği üzere, Dairemizin yerleşik içtihatlarında tehdit fiili, kişinin ruh dinginliğini bozan, iç huzurunu, bilinç ve irade özgürlüğünü ihlal eden bir olgudur. Fiilin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratabilmesi açısından sonuç almaya objektif olarak elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Ayrıca tehdidin somut olayda muhatap üzerinde etkili olması şart değildir. Bu nedenle mağdurun korkup korkmadığının araştırılması gerekmez.        
Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur.  
Silahın ne olduğu hususu ise Türk Ceza Kanununun 6/1-(f) maddesinde açıklanmıştır.
Suçun işlenmesi sırasında silah kullanan fail, söz konusu silahtan cesaret alarak suç için hedeflediği, mağdurda korku oluşturmayı ve eyleminin caydırıcı etki doğurmasını hedeflemektedir.        
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, yüksek Dairemizce kabul edilen sübut tartışması sonrası oluşta müştekinin sanığın “sıkarım” şeklindeki tehdit sözünü söylediği sırada suça konu silahın sanığın elinde olmadığı şeklindeki beyanına itibar edilmiş ve silahın elinde olmamasına dayanarak eylemin Türk Ceza Kanununun 106/1-(1) maddesi kapsamında tehdit olacağını ifade etmiştir. 
Müştekinin soruşturma beyanında gayri resmi birlikte yaşadıklarını eve geldiğinde belinde silahı görünce tartıştıklarını, tartışma sonrasında sanığın dışarı çıktığını, dışarıdan kendisine “sıkarım” şeklinde söylediğini, bunu söylerken de elinde silâh olmadığını beyan etmiştir. Müşteki yargılama esnasındaki beyanında da tevil etmekle birlikte bu yönde beyanlarda bulunmuştur. Müşteki ile sanığın tehdit sözünden hemen önce silah yüzünden tartıştıkları, daha sonra sanığın dışarı çıktığında da bu silahı kullanacağından bahisle “sıkarım” şeklinde söylemesinde, salt silâh elinde olmadığından bahisle silahlı tehdit suçunun oluşmayacağının yaklaşımına iştirak mümkün olamamıştır. Zira sanık; müştekinin üzerinde olduğunu bildiği dosya içeriği nazara alındığında Türk Ceza Kanununun 6/1-(f) maddesi kapsamında sayılan “silâh”tan cesaret alarak suç için hedeflediği, mağdurda korku oluşturma ve eyleminin caydırıcı etki doğurmasını hedeflediği düşünülmüştür. Dolayısıyla Türk Ceza Kanununun 106/2-(a) maddesinde tanımlanan silahla tehdit suçunu işlemiştir.     
Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle sayın çoğunluğun (2) nolu kararına eylemin sübut bulduğu da nazara alınarak ilk derece mahkemesi kararının onanması düşüncesiyle, eylemin Türk Ceza Kanunun 106/1-1 maddesi kapsamında kaldığı yönündeki görüşüne iştirak edilememiştir.