Tıp ve Sağlık Hukuku

Tıp ve Sağlık Hukuku

 Tıp ve Sağlık Hukuku

TIP VE SAĞLIK HUKUKU 

Son yarım yüzyılda sağlık hizmetleri; tıpta yaşanan teknolojik gelişmeler ve sağlık hizmetlerinin ulaştırılması gereken kitlenin (hastaların) de artışı ile beraber daha fazla endüstriyel hale bürünmüştür. Söz konusu gelişme paralelinde hastaların da bu dev organizasyon karşısında konumlanmasında pek çok radikal değişiklik meydana gelmiş, bu çerçevede yaşama hakkının türevi olan sağlık hakkı ve hasta hakları gibi kavramlar sağlık hizmetlerinin sunulmasının temel düzenleyici normları olarak ön plana çıkmıştır. Anlaşılacağı üzere hasta ile sağlık hizmeti sunucuları (hekim, hastane..vs) arasındaki tıbbi teşhis ve tedavi ekseninde ilerleyen ilişki artık daha fazla hukuki zemine ihtiyaç duymaktadır.

Söz konusu gelişmeler özellikle ABD gibi gelişmiş ülkelerde hasta ile sağlık hizmeti sunucuları arasında hızla artan bir şekilde hukuki ihtilafları da beraberinde getirmiştir. Hastalar kendilerine uygulanan tıbbi teşhis ve tedavi yöntemlerini ve bunların ortaya çıkardığı sonuçları daha fazla sorgulamaya başlamış tıbbi uygulama hatası konulu davalarda gözle görülür bir şekilde artış yaşanmaya başlamıştır.

Tıbbi uygulama hataları, “hizmetleri sunan hekim, hemşire ve ilgili yasaya göre hastaya müdahale yetkisi bulunan fizyoterapist, psikolog veya diyetisyen gibi sağlık personelinin, öneri ve/veya uygulamaları sonucu, hastalığın normal seyrinin dışına çıkarak, iyileşmesinin gecikmesinden hastanın ölümüne kadar geniş bir yelpazedeki koşulların” tamamını içermektedir. Tıbbi uygulama hatası iddialarının artmasının nedenleri arasında tıpta sürekli yeniliklerin görülmesi ve bunların bütün topluma hızla yayılması, toplumun bilinç ve eğitim düzeyinin artması, sigorta sisteminin gelişmesi, hak arama mücadelesi gibi çeşitli tıbbi, hukuki ve sosyal faktörler yer almaktadır. Hekimlere yönelik tıbbi uygulama hatası iddiaları son yıllarda ülkemizde de giderek artan oranlarda karşımıza çıkmaktadır.

Sağlık hukuku, sağlık alanında hizmet veren kurumlar ile birlikte bu alandan hizmet alan bireylerin haklarını kapsayan hukuk birimidir. Bu konuyu idare hukuku ile birlikte ceza hukuku bakımından ele aldığını ve incelediğini de belirtmekte fayda var diye düşünüyoruz. Yeni dönem ile birlikte değişime açık hale gelen sağlık politikaları, sağlık ve tıp hukuku ile birlikte çok daha fazla değer kazanıyor ve önem arz ediyor.

Sağlık ve Tıp Hukuku Neden Var?

Hekimler ile birlikte hastaların da sahip oldukları hakları bilmeleri ve bu konuda bilinçli hareket etmeleri gerekiyor. Tıp dünyasının gelişim kaydetmesi ve hekimlerin kendi alanında uzmanlaşabilmesi için bu hukuk biriminin de katkısı olacaktır. Her alanda olduğu gibi bu alanda da bilinçli hareket etmek ve tarafların sahip oldukları hakları öğrenmeleri de bu yüzden önem arz etmektedir. 

Doktor Hatasından Kaynaklı Davalar ve Mevzuat

Biyotıp sözleşmesi 4.madde “Araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahelenin, ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.”,

       Hasta Hakları Yönetmeliği 11.madde “Hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahiptir.      Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz.”,

       Türk Tabipler Birliği Hekimlik Mesleği Etik Kuralları 13.madde “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi "hekimliğin kötü uygulaması" anlamına gelir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Nitekim Yargıtay HGK 21.10.2009 tarihli 2009/13-393 E.,ve 2009/452 K. Sayılı ilamında özetle  “Hasta, özel hastaneyi tercih ederken o hastanede verilen hizmetin niteliğine ve kalitesine güvenerek gelmektedir. Hastane de, tedaviyle ilgili hizmetin verilmesinde üst derecede özen ve sadakatle görevini yapmalıdır.” Şeklinde hüküm kurulmuştur.

       Nitekim öğretide “ Hastane yönetimi, tıp bilimi ve uygulamasında ortaya çıkan yeni gelişmeleri ve tıbbi teknik aletlerdeki yeni gelişmeleri takip etmelidir. Bu aletlerin eskimiş olanlarını değiştirmelidir. Hastane, hekimlerin  kendini geliştirmesi için kurslar düzenlemeli ve kongrelere katılmasını sağlaması gerekmektedir. (M. Ayan Ankara 1991 s.160) denilmek suretiyle hastane ve doktorun tıbbi tedavi hususunda noksansız olmak için çaba sarfetmesi gerektiği vurgulanmıştır.

      

Yargıtay 13. HD 2004/12088E.,2005/1728 K. Sayılı ilamında özetle“ Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (BK. 390/2). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (BK. 321/2). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan hafif dahi olsa bütün kusurları sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı, en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekte de mesleki bir iş gören ve doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil BK. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır….. Dolayısıyla ameliyat sırasında doktorların gerekli dikkat, özen ve ciddiyeti göstermedikleri sabit olduğundan davalı hastane ve doktorların kusurlu olduklarının kabulü zorunludur” Şeklinde karar vermiştir.